LG G3 incelemesi: En iyisi mi?

Android, ilk çıktığı anda beri pek de sevdiğim bir işletim sistemi olmadı. Kullanıcı deneyimi kötüydü, telefonların teknik özellik ve ekran boyu/çözünürlük farklarından dolayı sürekli takılıyordu. Tabletlerde ise durum daha da içler acısıydı.

Android kullanan piyasadaki çoğu markanın da ürün geliştirme yaklaşımlarını doğru bulmadığımı ekleyeyim. Teknik özellik delisi 8 çekirdekli işlemciler, megapiksel yarışında at koşturanlar, gereksiz-anlamsız özellikleri kullanıcılara matahmış gibi gösteren üreticiler belki teknolojiden çok da anlamayan kullanıcıları kandırabilir, ancak toplam deneyime bakan teknolojisever birini – öhm *beni mesela* – çok da etkilemiyor.

Ancak tüm bunlar Android’in gerekliliği ve önemine gölge düşüremez. Her platformun bir açık kaynak işletim sistemi olmalı. Bu, sistemin her ne kadar kusurları olsa da teknolojinin herkese yayılması için çok önemli bir faktör.

Bugün Android, hasta doğan bir bebekten, olgun ve sağlıklı bir birey olmaya doğru ilerliyor. Açık kaynak olmasının dezavantajlarını her daim hissedecek olsa da, özellikle iPhone’a rakip olan üst segmentte başarılı bir performans sergiliyor ve bu da beni bugünkü incelemem konusunda heyecanlandırıyor.

LG’nin yeri bende farklı. Özellikle son dönemde çıkarttığı telefonlar ile (Optimus G, G2 ve Nexus 5) adından doğru şekilde söz ettiren bir marka olan LG, G3 ile bu başarısını yinemekte kararlı. Daha fazla uzatmadan incelememe başlayayım:

LG G3 Ön

LG, G3’ün tüm pazarlama stratejisini detay ve sadelik üzerine kurmuş. Kendi geliştirdiği QHD ekran, bir telefonda görebileceğimiz en yüksek çözünürlüklü ekran: tam 2560*1440 çözünürlüğünde! Aslında bu ekranın kullanılacağını duyduğumda biraz hayal kırıklığı yaşamadım değil. 534ppi gibi akıl almaz çözünürlükteki bu ekranın çok gereksiz olduğuna inanıyorum. Çünkü telefonu genek kullanım olarak gözünüzden 20-30cm aralığında tutuğunuz zaman 300-350ppi’dan daha yüksek çözünürlükleri gözünüz ayırt edemiyor. Bu Apple’ın iPhone 4’ün lansmanında açıkladığı ve pek çok bilim insanı tarafından da doğrulanan bir kavram. Ancak LG’den Dr. Ramchan Woo’ya göre ekran özünürlüğü ile (ppi) baskı çöznürlüğü (dpi) farklı kavramlar ve ekrandaki piksellerin fark edilebilir olmaması için baskı çözünürlüğünden 2 kat daha yoğun olması gerekiyor. LG’nin hesaplamalarına göre bu rakam 540ppi’a denk geliyor ki bu da G3’ün çözünürlüğüne çok yakın bir rakam.

Ancak ben yine de bu çözünürlüğün sadece daha çok pil tüketen ama çok güzel görünen bir “gimmick” olduğuna inanıyorum. Telefonu günlük hayatta kullanırken bu çözünürlüğün faydasını görebileceğiniz neredeyse hiç bir alan yok. İnternette sörf yaparken, mail, sosyal medya vs gibi araçları kullanırken normal bir HD ekranlı telefon kullanmaktan farklı bir his almıyorsunuz. Ancak bu çözünürlüğü detekleyen yeni içerik ve app’ler çıkınca G3 farkını ortaya koyabilir ki o zaman geldiğinde biz G4’ü konuşacağız.

Eh, çözünürlük bu kadar yüksek olunca, geri kalan özellikler de bir power user’ın rüyalarını süsleyecek şekilde hazırlanmış: Galaxy S5’ten tanıdığımız dört çekirdekli 2.5Ghz Snapdragon 801 işlemci, Adreno 330 GPU, 3GB RAM ve 32GB dahili hafıza, 13mp lazer odaklamalı 4k video (3,840 x 2,160/30 fps) çekebilen kamera ve Android 4.4.2.

LG G3 ekran

G2’nin başarısını ve kalitesini bir üst kademeye taşımak isteyen G3’ün G2’den en büyük farkı ise boyutları. G3’ün QHD ekranı tam 5.5 inç, bu da onu telefon kategorisinden telablet (phablet’in Türkçesi, ben buldum, TDK’ya selam ederim) kategorisine sokuyor. Hele hele ilk Samsung Galaxy Note’un 5.3 inç’lik bir ekrana sahip olduğunu düşünürseniz, neden bahsettiğimi daha iyi anlayacaksınız. Ancak artık bu boyutlar alışagelmiş durumda. Ve şunu söyleyebilirim ki bu dev boyutuna rağmen G3, formu ve kıvrımları sayesinde ele çok iyi oturan bir telefon.

LG G3 Arka Tuşlar

G3’ün rakiplerinden farklılaşan bir başka özelliği olan arka tarafta bulunan kilit ve ses tuşları, G2’nin boyutunda bir telefonda bu tuş yerleşimi çok işe yararken, kullanımları G3’te zorlaşmış. Bu boyuttaki bir telefonda o tuşlara götürmek için ellerinizi oldukça esnetiyorsunuz. Ya da diğer elinizi kullanıyorsunuz ki bu da tuşları tek elle kullanım için oraya yerleştirilen bir telefon için en istenmeyen şey olsa gerek. Belki de yeni bir tuş yerleşimi ile daha olumlu bir sonuç alınabilirdi.

LG G3 Arka Gövde

G3’ün metal görünümlü gövdesi ise S5’teki kadar ucuz bir etki bırakmasa da bir doğan görünümlü şahin etkisi de yok değil. Belli bir mesafeden çok kaliteli görünen gövde, elinize aldığınız ve metal olmadığını hissettiğiniz anda biraz hayal kırıklığı yaratıyor. Ön tarafta ise kusur bulmak çok zor. Ekran o kadar güzel ve kaliteli ki, aklınızdaki tek şey o oluyor.

G3’ün yay biçimli tasarımı, onu olduğundan daha ince görünmesini sağlıyor. iPad 2, iPad with Retaina Display ve iPad 4’te de kullanılan bu tasarım şekli ile G3 elde daha kolay tutulabiliyor.

Kamera konusunda ise konuşulabilecek iki şey var. Kamera app’i ve lazer odaklama.

G3’ün kamera app’i inanılmaz derecede minimalist. Fotoğraf ve video çekmek için ekrana dokunuyorsunuz, hepsi bu. LG ayrıca G3’e sesli deklanşör özelliği eklemiş. “LG”, “kimchi”, “whiskey”, “cheese”, “smile” komutları ile fotoğraf çekebiliyorsunuz. Ayrıca ön kamerada – ki adı “selfie camera” olmuş – özçekim için farklı bir özellik eklenmiş: Elinizi ekrana doğru yaklaştırıyorsunuz ve mavi çizgilerin elinizi tanımasına izin veriyorsunuz. Daha sonra elinizi yumruk yapınca 3 saniye içinde fotoğraf çekmek için geri sayım başlıyor ve telefonun deklanşörüne dokunmadan fotoğrafınızı çekebiliyorsunuz.

Lazer odaklama ise G3’ü fotoğraf çekme hızında rakiplerinin önüne geçiriyor. 300ms civarında bir çekim hızı sunan rakip telefonlara kıyasla G3 220ms gibi inanılmaz bir sürede odaklanıp fotoğraf çekebiliyor. Bazıları “80ms nedir ki?” diyebilir ancak bu fark edilebilecek bir hız farkı ve G3’ün kullanımını oldukça kolaylaştırıyor.

Kameranın kalitesi ise bu sınıfta bir telefonda beklenecek düzeyde. Renkler ve kontrast başarılı, karanlık ortamlarda dahi iyi sonuçlar alınabiliyor. Özellikle düşük noise ve renklerin canlılığı konusunda G3 kendine hayran bırakıyor.

Geri kalan özellikleri ise her modern telefondan beklenen teknik özellikler: 2G (GSM/EDGE), 3G (HSPA+ 21/42 Mbps) ve LTE (SVLTE, CSFB, CA, VoLTE RCS, MIMO) desteği, Bluetooth 4.0, 802.11a/b/g/n/ac ve GPS/GLONASS sistem uyumluğunu. G3’ün pili 3,000mAh kapasiteye sahip, bu da G2 ile aynı kapasite anlamına geliyor. QHD ekranın daha fazla elektriğie ihtiyaç duyduğu düşünürse bu çok daha iyi bir haber sayılmaz. Ancak internette yine de pil ömrünün G2 ile benzer olduğu yönünde yorumlar yapılmakta.

G3 ayrıca IR blaster’a, microSD card slotuna, kablosuz şarj teknolojisine ve NFC’ye de sahip.

Toparlamaca

LG G3 piyasaya çıkmadan önce herkes ondan çok şeyler bekliyordu. G3, bazı beklentileri başarıyla karşılarken bazılarını da G4’e bırakıyor. Ancak G3 için şu anda piyasada satılan en iyi Android telefon dememek elde değil. Ekranıyla, kamerasıyla, teknik özellikleri ve Android 4.4.2 ile G3 üzerine düşen her işi tereyağından kıl çeker gibi yapıyor ve tüm bunları bazı markalar gibi kopya va yerinde sayan ürünler yerine orijinal bir tasarım ile harmanlıyor.

Sonuç olarak G2 sahibiyseniz G3’e geçmenizi önermiyorum. Mükü G2 zaten harika bir telefon. Ancak farklı bir ekosistemden Android’e geçiş yapıyorsanız ya da eski bir telefonunuz var ve şu aralar iyi bir telefon arıyorsanız G3, her şeyiyle ihtiyacınızı karşılayabilecek harika bir telefon.

LG G3 incelemesi: En iyisi mi?’ için 3 yanıt

Yorum bırakın